MYK toplantısının ardından AK Parti Sözcüsü Çelik’ten önemli açıklamalar!

MYK toplantısının ardından AK Parti Sözcüsü Çelik’ten önemli açıklamalar!
21:00 - Ocak 4 2021 Pazartesi

AK Parti Sözcüsü Çelik, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık ettiği MYK toplantısının ardından gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Bu noktada aşıda Türkiye’nin tedarik gücünün dünyanın birçok ülkesine öncülük ettiğini kaydeden Çelik, “Sağlık Bakanlığı, uluslararası standartlara ve uluslararası kurallara uygun bir şekilde sunulacak bu süreci takip ediyor ve en kısa sürede aşıyı elde etmiş oluyoruz. milletimizin hizmeti olarak.

Dikkat edilmesi gereken nokta aşılanan kişinin maskesini hemen çıkarmasının veya önlemlerden kaçınmasının mümkün olmamasıdır. Bu önlemlere antikor oluşana kadar devam edilmelidir. Mutasyona uğramış bir virüsten bahsediliyor. Burada spekülasyondan uzak durmakta ve bu süreci Bilim Kurulu’nun önerilerine göre takip etmekte fayda var ”dedi.

Çelik Avrupa Birliği ile ilişkilere atıfta bulunarak, “Avrupa güvenliği, Avrupa demokrasisinin geleceği, güvenlik, Avrupa topraklarında Türkiye sınırında başlar. Türkiye, kendi egemen sınırlarını koruyan bir ülke olarak, aynı zamanda Avrupa demokrasisini ve NATO’nun Avrupalı dostlarımız bunun farkında olmalı.İngiltere’den ayrıldıktan sonra daha fazlası eksikse, ancak Avrupa’da Türkiye ile daha iyi ilişkiler sürdürme ihtiyacı var.Avrupa Birliği’nde Türkiye’ye muhalefetten bahseden, Avrupa’nın geleceğini yok etmek istiyor , “açıkladı.

“2020’nin en aptalca şakası”

Çelik, Ermenistan Başbakanı Nikol Pashinyan’ın Türk ürünlerinin ülkeye girişini 6 ay süreyle yasaklama kararının 2020’nin en aptalca şakası olduğunu söyledi. Çelik konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:

Bu yılın en aptalca şakası, zekice şakalaşan nedir diye soracak olursanız, Türkiye Azerbaycan Paşiny’nin verdiği destek için şu açıklamayı yaptı: “Azerbaycan’a verilen destekten kaynaklanıyoruz, ambargo uyguluyoruz. Türkiye üzerine bu yüzden Türkiye ekonomisini felç ediyoruz. Türkiye bu desteği vermeye karar verirse yine Türk ekonomisinin gelişmesine katkı sağlıyoruz ‘dedi. Bunu 2020’nin en aptalca şakası olarak değerlendirmek mümkün. Zeka özelliği içermeyen ve yetenek içermeyen bir yaklaşım olarak öne çıktı. “

Gazetecilerin gündemdeki sorularını yanıtlayan Çelik, kongre takvimi ile ilgili bir soruyu şöyle yanıtladı:

“Başkanlığımız büyük kongre takvimi üzerinde çalışacak. Herhangi bir şekilde il kongre takvimi Kovid süreci nedeniyle başarısız oluyor. Bu bir MYK’da Başkanımıza sunulmuştur, bu sonuçlandığında sizlerle paylaşacağız. Çok uzun bir demokrasi yürüyüşünün sonunda büyük kongremizi yapacağız. Gerçek bir demokrasi şöleni, gerçek bir demokrasi kongresi, gerçek bir reform kongresi olacak. AK Parti’nin yürüdüğü bu büyük ve zorlu yolda, bu kongre Cumhurbaşkanımızın liderliğinde aşılan bu engellerin siyasi olarak demlenmiş bir formu olacaktır. “

“Türkiye Avrupa’da Neo-Nazi faaliyeti tarzında konuşacak tesettürlü kadınlara karşı konuşuyor”

Eski CHP Milletvekili Fikri Sağlar’ın “Başörtülü hâkime gittiğimde adaleti savunacağına dair şüphelerim var” açıklamalarını değerlendiren Çelik, bu açıklamayı 2020’nin son faşist saldırısı olarak nitelendirdi. Çelik yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Başörtülü bir yargıcın adaleti sağlayacağına inanmıyorum” diyor. Sosyal medyada demokrat arkadaşlar farklı görüşlere sahip olsalar bile buna tepki gösterdi. Örneğin, Amerika’da biri “Siyah bir yargıcın adaleti sağlayamayacağına inanıyorum” dese, bu bir demokraside nasıl karşılanır? Çok üzücü. Bu kadar acı çeken genç kızlar, geçmiş yaşamlarının en önemli yıllarını kaybettiler, o kadar çok konuşuyorlar ki, şu anda dünyada hala dışarı çıkıyorlar, ancak Avrupa’da Neonaziler’i tartışmak için Türkiye’deki başörtülü kadınlara karşı.

Bir kişi başörtülü bir üniversiteden birinci, ikinci veya belli bir derece ile veya neticede mezun olacak ve o kamu sektöründe çalışamayacağını söyleyeceksiniz. Böyle faşist bir kamusal alan düzenlemesi var mı? Kamusal alanı bu şekilde zehirlerseniz, bu şekilde bulaştırırsanız ülkeyi felç etmiş olursunuz. Bunlar kesip kopyala ve yapıştır yaklaşımları ama gerçekten korkutucu. Öncelikle kadına saygılı bir dil konuşmayan, nezaketten vazgeçen ve özellikle kadınları hedef alan birinin ne demokrat ne de medeni olması mümkündür. Öncelikle bu saldırgan dil terk edilmelidir. Bu, kadın haklarına yönelik açık bir saldırıdır. “

“Darbe, bir millete yapılacak en büyük kötülüktür”

“Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için halkın büyük bir öfkesi olmalı” açıklamasını yapan Can Ataklı’nın sözlerine ilişkin bir değerlendirme yapan Çelik, “Bunlar ruh sağlığı iyi olan insanlar değil. Bunlar bu ülkenin iyiliğini isteyen insanlar değil. Darbe, bir millete yapılacak en büyük kötülüktür. Darbe, düşmanın yapamayacağı bir millete düşmanlık yapma mekanizmasıdır. Darbe, bir ulusun onuruna yapılan saldırıdır, ulusal egemenliğe yapılan bir saldırıdır. Bunu söyleyen kişinin bu millete hiçbir sevgisi olmadığı ve vatanseverlikle ilgisi olmadığı açıktır.

Orada böyle bir cümle kullanıyor, ordunun artık darbe yapamayacağını söylüyor. Dolayısıyla bu darbe meselesini bir yetenek olarak görüyor. Aynı zamanda anayasa avukatı olan CHP’li bir milletvekili, ‘Ordu grev yapamaz, her yeri kağıtla kaplı’ dedi. Demek ki demokrasi orduya bağlıdır, ordu millete bağlıdır, seçilmiş bir ordu siyasetin emrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi saygısına göre ordu onların gözünde ordu değildir. Onların gözünde bu ordu sadece bir darbe mekanizmasıdır. Bu aslında Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan bir hakarettir ”.

“Darbe millet için bir silahtır, darbe anlamsızlıktır, bundan başka bir şey değildir”

İlker Başbuğ’un yaptığı açıklamaları hatırlatan Çelik, “Zorunlu demokrasi bir noktaya geldi. Kafanızın bir tarafında vesayet, diğer tarafında demokrasi olduğunda, onun melezleşmesinden hiçbir şey çıkmaz, kokteyl demokrasisi değildir. Demokrat olabilirsiniz ya da olmayabilirsiniz. Ama başımın bir tarafına vesayet koyayım, diğer tarafına biraz demokrasi sosu ekleyeyim, buradan bir kokteyl çıkarayım dediğinizde ömrü iki cümleye dönüşüyor. Daha da kötüsü, Menderes hükümetinin darbesi hak ettiği tabloyu ortaya koysa da, Türkiye’de Genelkurmay’ı darbe olsaydı erken seçim olmayacak yanlış bir zihniyete sahip olduğunu göstermesi açısından yaptı. erken seçimler. Darbe girişimleri arasında da bir karşılaştırma yapıyor.

Talat Aydemir’in darbe girişimi ile Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişimi aynı değildi. Darbenin mazereti yok. Her türlü darbeyi kınamazsanız, darbelerden biri kötü, diğeri daha az kötü ve darbeler arasında bu kırmızı, bu sarı, yeşil, eğer demokrasi olarak adlandırıyorsanız. Burada da bazı örnekler var. Darbe, millete silah çekmektir. Darbe anlamsızlıktır. Bundan daha fazlası yok. Fetullahçı Terör Örgütü’ne verilen son cevap aslında her darbeye yapılması gereken muameleyi gösterdi ”.

“Yargı ve ekonomi alanında reform çalışmaları devam ediyor”

Yargı ve ekonomi alanındaki reformların devam ettiğini kaydeden Çelik, “Hem kabine kanadında hem de parti kanadında devam ediyor. Tamamlanır tamamlanmaz sunacaklar ve uygun gördükleri zaman çizelgesi içinde Meclise getirilmesi için gerekli çalışmalar yapılacaktır.

“En önemlisi bağışıklık sistemini Türkiye için güçlü tutmaktır”

Çelik, Almanya merkezli Alevi vatandaşları Türkiye’den kapma faaliyetlerini yakından takip ettiklerini söyledi. Bunun son zamanlarda ortaya çıkan bir şey olmadığını ifade eden Çelik, “En iyi bilinen tabirle ‘Ali’siz Alevilik’ üretme şeklinde çeşitli kuruluşların yürüttüğü faaliyetler var. Almanya içinde bağımsız bir alan yaratmak için Aleviliği İslam’dan ayrı bir din olarak göstermeye çalışıyorlardı.

Bahsettiğiniz bu eyalet kararı bunun bir sonucudur. Türkiye Cumhuriyeti’nin Sünni-Alevi vatandaşları, Türkiye Cumhuriyeti’nin Alevi-Sünni Alevi vatandaşı veya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bir ayrımını asla kabul etmeyeceğiz. Böyle bir şey asla söz konusu olamaz. Vatandaşlarımızın kendi mezhep tercihleri ve dini tercihleri onlara aittir. Aleviliği İslam ve Türklükten koparmaya çalışan çabaların Alevi vatandaşlarımızın yararına değil, bazı yabancı istihbarat örgütlerinin projeleri çerçevesinde gerçekleşen faaliyetler de olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin en önemlisi bağışıklık sistemini güçlü tutmaktır. “Bazı süslü sözlerle, hatta bazı meşru sözlerle Sünnilik ile Aleviliği birbirinden ayırmaya çalışanlara dikkat etmeliyiz” dedi.

“Kayyum diyenler, Boğaziçi Üniversitesi’ne zarar vermek isteyenlerdir”

Rektörün Boğaziçi Üniversitesi’ne atanmasıyla ilgili bir soruya Çelik cevap verdi:

“Başkanlık takdir yetkisi yasal bir takdirdir. Birinin öne sürdüğü eleştiriler yani akademik özgürlük yok edilmiş gibi görünüyor, geçerliliği yok. Diğer üniversiteler için durum buydu. Ama geldiği noktada şu var; Rektörlüğe atanan hocamızın siyasi kimliği tartışılıyor. Bir kişinin siyasi kimliğe sahip olması suç değildir. Siyasi kimliğe sahip olmak demokrasilerde bir eksiklik değil, çok normal bir şey. Rektör öğretmenimizi gerçek siyasi kimliğine göre yargılayanlar, orada farklı bir siyasi yörüngede hareket ediyor. Çok apolitik bir yerde duruyormuş gibi söyleyenler var. Boğaziçi bizim öğrencimiz. Türkiye’nin Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi değerlidir.

Boğaziçi Üniversitesi akademik birikimimiz hocamız, hocalarımız, Türkiye’ye katkılarından dolayı çok büyük saygı duyuyoruz. Ama şimdi onları temsil etmeyenlerin öğrencileri harekete geçirmeye çağırdığını görüyorum. Cumhurbaşkanımız, bu öğretmeni kendisine sunulan adaylar arasından liyakat ve yeterlik kriterleri dahilinde uygun bulmuştur. Harekete geçelim, kayyum diyelim, ona karşı bir seferberlik geliştirelim diyenler, Boğaziçi Üniversitesi’ne zarar vermek isteyenlerdir. “

“SMA hastaları bizim çocuklarımızdır”

SMA ile çocuklara yönelik başlatılan kampanyayla ilgili bir soruyu yanıtlayan Çelik, şunları söyledi:

“SMA çocukları bizim çocuklarımızdır. MYK’da ortaya çıktı. Keşke o bölümü MYK’da izleyebilseydiniz. Başkanımızın ve MYK’daki arkadaşlarımızın bu çocukları nasıl kendi çocukları gibi kucakladıklarını ve onların sorunları hakkında geçmişten günümüze ne yaptığımızı herkes görseydi. Türkiye’de yaklaşık 500 bin çocuğumuz her eyaletin tıbbi masraflarını üstleniyor ve çocuklar bilimsel olarak doğrulanmış olası standartlardan yararlanıyor. Dünyada Türkiye bu konuda o kadar tutarlı ki, istikrarlı ve büyüyen bir transfer kaynağı olan başka bir ülke var. Bu çocuklara yüzlerce kez para harcandı. Fedakârlık, numaradan bahsetmek bile utanç verici. Varlık Fonu’na aktarılacağını söyledikleri paranın yüzlerce kez bu çocuklara harcanması, feda edilmesi, daha da fazla harcanacak. Ama tabi ki vatandaşlarımızın hassasiyetini SMA çocuklarına bakmamız gerekiyormuş gibi takdir ediyoruz.

Vatandaşlarımızın vicdanlı bir yaklaşımı olarak bu rakamları herkes bilmeyebilir, hükümetlerimizin ne yaptığını herkes bilmeyebilir. Bazı siyasi parti liderlerinin, hemen hemen önümüzde bulunan herkesin böylesine sorumsuz bir yaklaşım benimsemeleri doğru değildir çünkü imla hatalarının bile buradan buraya aktarılması gerekir. Bir açıklama yapıldı, uygulanan tedavilerin tamamı bilim kurulları tarafından onaylanan tedavilerdir. Önerilen ve sözde kaynak transferi tedavileri, şimdiye kadar bilimsel olarak onaylanmamış ve çeşitli yan etkileri ve semptomları olan tedavilerdir. Sağlık Bakanımız yaptığı açıklamada, “Bazı ilaç firmalarının faaliyetleri sonucunda çocuklarımızı kobay olarak kullanmayacağız.” dedim.

Burada sahipsiz çocuk yok. Kullanılan tedavi bu çocukları tam olarak iyileştirmiyor. Bunun kesin bir tedavisi yok, şimdiye kadar bilim onu buldu. Bugün bir siyasi parti lideri ortaya çıktı ve “Orada öyle bir fırsat var, böyle bir muameleden bahsediyorlar, mahrum kalırlarsa.” Bu tedavi olarak adlandırılan mekanizmanın bu çocukları iyileştireceğine dair bilimsel bir kanıt yok, bu propagandadır.

Bir millet, kendi çocuklarının kobay olarak kullanılmasına izin verir mi? Bu rakamların yüzlerce katını bu çocuklar için harcıyoruz, bunu söylesem bile utanıyorum, fedakarlık yapıyorum. Bu devlet bu çocukları sonuna kadar koruyacaktır. Cumhurbaşkanımız defalarca bu konuda detaylı bilgi aldı. Bilim kurulları, bu terapi onaylanırsa, Türkiye Cumhuriyeti tedavisinin bu çocuklara da ulaşmasını sağlayacaktır. Çok fazla.”

İlker Turak – Derya Yetim – Mevlüt Hasgül

Yorumlar (0)
Yorumlar E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi