Fransız yazar Emile Zola’nın 122 yıl önce yazdığı mektup yine gündemde

Fransız yazar Emile Zola’nın 122 yıl önce yazdığı mektup yine gündemde
01:00 - Ekim 29 2020 Perşembe

Fahrettin Altun’un “Suçluyum!” Başlıklı mektupta şu ifadelere yer verildi:

“Sevgili Fransızlar, bu başlığı taşıyan mektup tam 122 yıl önce Dreyfus davası için dönemin Fransız cumhurbaşkanına yazılmıştır. Ama şimdi bu mektubu size yazıyorum. O zamanlar, gerçeği ve gerçeği savunmak, tüm sonuçlarına katlanmak için Fransız toplumundaki yolsuzluk, yolsuzluk ve anti-Semitizmi eleştirmiştim. Bu değerler için savaşanlar biz değil miydik? Bu değerleri 1848 Anayasamızın temel ilkeleri haline getirdik. Binalara, taşlara ve anıtlara kazıdık. Sonraki nesiller anayasaya eşitlik, özgürlük ve kardeşlik yazdı. Bu üç kurucu değer Fransız ulusunun ortak mirası haline geldi.

Bugün yine üzüntü duyuyorum ki 2020’de yöneticileriniz ve basınımız giderek ihtiyatlılıklarını yitiriyor. Büyük yazarları ve hakikatin yılmaz savunucuları olan bir milletin vicdanına seslenmek son çaredir. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik nerede? Fransız siyasetçiler, kendilerine “sanatçı” diyenler sistematik olarak İslam’a ve Müslümanlara hakaret eden ifadeler kullanıyorlar. Nefretlerini kusarken onları sistematikleştiriyorlar.

Fransız ulusunun kurucu değeri, kardeşliği ayaklar altına aldılar. Bu, asırlık ilişkilerimizde asla hayal etmememiz gereken bir şey. Fransa’da geri dönüşü olmayan bir noktaya yol açan bu sorumsuzluğu paylaşmayan vicdanlı insanlar olduğunu bilmek istiyoruz. Sadece Fransız sömürgeciliğinin tüm dünyada açtığı yaraları iyileştiriyoruz. Hala Cezayir’e, Afrika’ya bir özür borçluyuz. Acıların toplumsal hafızası, dikkatsiz bir özürle iyileştirilebilecek tek, üstünkörü, türden bir yara değildir.

Günümüzde ifade özgürlüğü kapsamında hakaret sunmanın ve dini inançlara dil yaymanın inandırıcı bir yöntem olmadığı kabul edilmelidir. Dün Yahudilere karşı geliştirilen nefret söylemi ve ırkçılık bugün Müslümanlar üzerinde tekrarlanıyor. Tarihin hataları tekrar edilmemelidir. Tarih böyle tekrar etmemeli. Fransa, alnındaki bu kara lekenin bir ortak olmadığını ve yöneticilerinin nefret ve kin ifadelerinin arkasında olmadığını yüksek sesle haykırmalı. Macron’dan İslam’ı öğrenmeyeceğiz, Charlie Hebdo. Fransa tarihinde bize İslam’ı öğretecek birçok yüz var. Gelecekte de olacak.

Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik adına maalesef talihsiz bir gün yaşıyoruz. İnsan haysiyetine ve değerlerine hakaret etmede sınır tanımayan Charlie Hebdo, köklü Fransız düşüncesinin geleceği için büyük ve yıkıcı bir tehdittir. Aşağılayıcı Türkiye’nin seçilmiş başkanı, yakışıksız ifadelere ve çizimlere yer verildi. Mizahın birleştirici doğası, siyasi gündemler uğruna boşa harcanmamalıdır. Mizah bir silah gibi kullanılmamalıdır. Bu çirkin tavrı en başından beri kınıyor ve suçluyoruz.

Onu tarihten önce suçluyoruz, insanlık önünde suçluyoruz, vicdan önünde suçluyoruz. Nefreti yaymaktan başka bir işe yaramayacak olan bu sorumsuzluğun dünya barışına büyük bir tehdit olduğunu hatırlatmak isteriz. Ortaya çıkan korkunç tablonun sorumlusu, tüm iyi niyetli uyarıları daha büyük hakaretlerle karşılayan ve bu saldırgan nefret söylemine ‘dur’ demeyerek doğrudan veya dolaylı olarak rıza gösterenler.

Fransa geçmişte olduğu gibi bugün de fena lekelenmek istemiyorsa 122 yıl önce gösterdiğim cesareti göstermeli ve ırkçılık ve nefret üreten bu bataklığın daha fazla koku üretmesini engellemelidir.

Basın özgürlüğü inançları aşağılamanın bir yolu olamaz. Dün Yahudilere yönelik bu nefret dalgasından önce harekete geçmelisiniz ve bugün Müslümanlara yönelik Fransa’nın sahip olduğunu iddia ettiği değerleri yok etmelisiniz. Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaretin asıl hedefinin kim olduğunu hepimiz biliyoruz. Ana hedef İslam’dır. Bu, çirkin nefret söylemine direnmekten sorumlu olan Fransa’nın açgözlü politikacılarına bırakılamayacak kadar değerli. Bu sorumluluk, insan onurunu ayaklar altına almayan, insanları dini inançlarına göre sınıflandırmayan veya ayrımcılık yapmayan tüm Fransızların omuzlarına yüklenmelidir.

Bu tarihi günde sessiz kalan ve nefretin yayılmasına aracılık eden herkesi suç ortağı olmakla suçluyorum. “

Derya Yetim

Yorumlar (0)
Yorumlar E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi