Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Türkiye, bu yapay rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değil ‘

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Türkiye, bu yapay rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değil ‘
22:00 - Ağustos 10 2020 Pazartesi

Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından kameraların karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beyrut’taki patlama ile Akdeniz ve Ege’deki olayları ele alarak konuşmasının çoğunu ekonomik gelişmelere harcadı.

Beyrut’taki patlamanın ardından yaşanan gelişmelere değinen Erdoğan, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki haklarını ve yasayı görmezden gelme girişimlerine verilen cevapları anlattı. Erdoğan, “Bölgedeki sismik araştırma faaliyetlerimizi bir iyi niyet göstergesi olarak Almanya Başbakanı Merkel’in isteği üzerine bir süre erteledik. Ancak Rum tarafı iyi niyetle hareket etmediğini bir kez daha göstererek Mısır ile hukuki dayanağı olmayan bir anlaşmaya yöneldi. Burada bir kez daha vurgulamak istiyorum. Türkiye’nin hiçbir zaman kanunda, karasında, denizinde kimsenin olmadığı, gözünde meşru menfaatler yok. Tek isteğimiz bize aynı anlayışla yaklaşmaktır. Türkiye gibi 780 bin kilometrekarelik dev bir kara parçasını görmezden gelmek, birkaç kilometrekarelik kıyı adaları üzerindeki girişimlerimizde bizi hapsetmeye rıza göstermeyecektir. Dünyadaki hiçbir ülke bu kadar saçma ve asılsız bir talebe boyun eğmeyecektir. Akdeniz’deki tüm ülkeler bir araya gelsin, herkes için kabul edilebilir ve herkesin haklarını koruyan bir formül bulsun diyoruz. Ülkemizin bu çağrısına kulaklarını kapatanlar, güçlerinin ötesinde bir dizi girişimle kendi elleriyle geleceklerini karartıyorlar. Salgının ve buna bağlı siyasi, ekonomik ve sosyal sorunların bir kabus gibi çöktüğü güçlere güvenenler, hayal kırıklığına uğramaya mahkumdur. Türkiye’nin, bu konudaki kararlılığını hâlâ sarsan gerçekleri bir an önce görüyor ve sizleri masaya çözüm bulmaya davet ediyoruz. Çatışmaların diyalog ve eşitlik yoluyla çözümü için her zaman oradayız. Türkiye’de diplomasi alanında yukarılara hakim olan sağduyu bu konuda kendi planlarımızı uygulamaya devam edeceğiz. Nitekim Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimiz dün saat 20: 00’de Antalya açıklarından görev alanına doğru yola çıktı. 10 saatlik yolculuğun ardından bu sabah 08:00 itibari ile işe başladı. “Ülkemizin enerjide olduğu kadar ekonomide de bağımsızlığı için savaşmaya devam edeceğiz.”

“Ekonomide Türkiye, bu yapay rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değil”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılında Türkiye’nin milli gelirini 236 milyar dolara yükseltirken, 2019’da 754 milyar dolar topladıklarının altını çizerek, ekonomik verileri açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kişi başına geliri 2013 yılında 3.500 dolardan 12.500 dolara çıkardık ama bu rakam 2019’da Gezi olaylarıyla başlayan ve bugüne kadar kesintisiz devam eden saldırılar nedeniyle 9.127 dolar oldu. 2002 yılında dünyada satın alma gücü parite kalitesinde Türkiye ekonomisine göre 13. sırada 17. sıraya yükseldi. Böylelikle kişi başı milli gelir sıralamasında ülkemizi dünya sıralamasında üst orta gelir grubuna yükselttik. Ülkemiz insani gelişme endeksinde dünyadaki konumunu geliştirmeye devam etti. 58. 2019 insani gelişme raporunda Türkiye’ye göre ilerleme bir önceki yıl 6 haneye yükseldi. Bu, çok yüksek insani gelişme kategorisine ilk kez giriyoruz. Rekabet gücünün artırılmasına, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik çok önemli adımlar attık. Böylelikle geçen yıl Dünya Bankası’nın hazırladığı iş yapma kolaylığı endeksinde 10 basamak çıkarak 33. sırada yer aldık ”dedi.

Türkiye’den 18 yaşındaki Erdoğan’ın karşılaştırmalı rakamlarını paylaşarak nereye geleceğini sizlere anlatmak için, “Ülkemizde 2002 yılında yıllık otomobil satışları bu rakam 2016’da 91 bin 756 bin artarken, geçen yıl 387 bin oldu. Buzdolabı satışları arttı. 18 yıl önce 1 milyon 88 binden 2,5 milyona … Çamaşır makinesi satışları 824 binden 2 milyonun üzerine çıktı Bulaşık makinesi satışları 282 binden 1 milyon 332 bine, fırın satışları 339 binden 817 bine çıktı. bu ülkemizin refah düzeyini ifade etmesi açısından da bu tür ürünlerde vatandaşımın satın alma gücünün nerelerde arttığını göstermesi açısından da önemlidir. Ülkemizde yeni açılan firma sayısı 30 bin 842 iken bu rakam Geçen yıl 85 bin 263’e ulaştı. İstihdam 19,6 milyondan 28 milyon 80 bine çıktı Borsa endeksi 110’dan binin üzerine çıktı. Göreve başladığımız zamandı ama şimdi burada. Geçen yıl turizmde 13,2 milyon turistin 52 milyonunu gördük. Şimdi korona virüsü nedeniyle başımız dertte ama iyileşmeye başladık. Şimdi Almanya ve Rusya bugün itibariyle kapılarını açtı. Geçen yılki rakamlara yetişemeyeceğiz ama yine yükselmeye başladığımızı göreceğiz. Turizmde yaşanan salgın kaynaklı sorunların çözümü için tüm imkanlarımızla çalışıyoruz. Merkez Bankası döviz rezervimiz 28 milyar dolardan 90 milyar doların üzerine çıktı. Bir süredir bu rakam 135 milyar dolara çıktı. Ayrıca IMF sorunu, IMF’ye borcumuz 23.5 milyar dolardı, göreve geldiğimizde, 2013 yılının Mayıs ayında sıfırladık. Türkiye’nin IMF’ye borcu yok. Birisi de avucunu ovuşturuyor. Ana muhalefet partisi. IMF’ye gidecektik, IMF’den bir şey isteyecektik. Avucunuzu boşuna ovalamayın, o kapıları kapattık. IMF bizden 5 milyar dolar borç istedi, ardından ekonomiye bakan kişi bana geldi ve ‘Sayın Başbakan bu borcu biz verir miyiz? Ver dedim. Bugün borçlunun yarın talimat alacağını söyledim. Şimdi bir parti kurdu, bize ekonomi dersleri veriyor. Önce herkesin görebileceğini yazın. Faiz ödemelerinin milli gelirimize oranını yüzde 14,4’ten yüzde 2,3’e düşürdük. En düşük memur maaşını 392 liradan 4 bin 188 liraya, asgari ücreti 184 liradan 2 bin 325 liraya, en düşük tarımsal emekli maaşı 66 liradan 1.756 liraya ve en düşük emekli maaşı 377 liradan aldık 2,981 liraya. Bunların hepsini biz yaptık. Felsefe yapmıyorum, sayılarla konuşuyorum. Engelliler için emekli maaşını 25 liradan 851 liraya, muhtarlık aylığını 97 liradan 2 bin 261 liraya yükselttik. Lisans öğrencilerine verdiğimiz kredi burs ödemeleri geldiğimizde 45 TL idi, 550 TL’ye çıkardık, yüksek lisans için 1.100 TL’ye, doktora için 1.650 TL’ye çıkardık. Unutmayın, harç öğrencilerden alınmıştı, bu yüzden o sırada öğrenciler gürültülü idi, gösteriler vb. Bu ücreti kaldıran biz onu kaldırdık. Aksine öğrencilerimizi burs ve kredilerle destekliyoruz. Tarım sektörüne destek ödemelerimizi yıllık 1,8 milyar liradan 22 milyar liraya yükselttik. Bu sayıları her alanda çeşitlendirmek mümkün ”dedi.

“Türkiye’nin bölgesel ve küresel gücü, daha ikiyüzlü bir şekilde yükselen yıldızın rahatsız ettiği her seferinde üzerimize gelmeye başladı”

Türkiye’nin geleceğe bugün güvenle baktığını, arkasındaki küresel siyasette bölgesel ve aktif pozisyon alarak, altyapısının bu kadar güçlü olduğunu belirten Erdoğan, “Ülkemiz 2013 yılından bu yana her saldırıda her iki koruma refleksimizi de arka arkaya yaşıyor, yöntemlerimizi geliştirdik hem hedeflerimize ulaşmak için. Allah’ın rahmeti ve milletimizin desteğiyle, girdiğimiz her mücadeleden başarıyla çıktık. Türkiye’nin bölgesel ve yükselen yıldızdan rahatsız olan küresel bir güç olarak ikiyüzlüden daha uğursuz bir şekilde her seferinde gelmeye başladı. Bize başka hiçbir ülke için geçerli olmayan kriterler empoze edildi, başka hiçbir ülkeden talep edilmeyen şartlar bizden soruldu, başka bir ülkeye tehditler savuruldu, elbette üzerimize yüklendi, Terör örgütlerinden darbecilere, mali lobilerden tarihsel hesaplaşmalara … Hepsini tek tek aştık.Bu bağlamda 2019, ülkemiz için yeniden dengelenme yılı oldu. Cari denge ve enflasyonda önemli kazanımlar elde ettik. Enflasyonu Ekim 2018’deki yüzde 25,2’den geçen yıl yüzde 11,8’e düşürdük. Ülkemiz son yıllarda uyguladığı politikalarla pazar ve ürün çeşitliliğini artırmıştır. 2019 yılında ticaret savaşları, bölgesel istikrarsızlıklar ve Brexit ile tırmanış, küresel belirsizliklere rağmen ihracatta 180 milyar doları aşarak yeni bir rekor kırdı. Güçlü ihracat performansımız ve turizm sektörünün desteğiyle cari işlemler dengesi 2001 yılından bu yana ilk kez fazla vermiştir. Maruz kaldığımız çok yönlü saldırılara rağmen son dönemde ekonomimiz güçlü bir büyüme politikasına geri döndü. 2019 yılının çeyreğinde attığımız kararlı adımlarla. Bu bizim için güçlü bir yoldu ama şimdi bu yolu bir sokağa çevireceğiz. Onun adımlarını atıyoruz. Ekonomimiz 2019’un son çeyreğinde yüzde 6 gibi dikkat çekici bir büyüme kaydetti. Kur saldırılarının etkisiyle yüzde 24’e yükselen Merkez Bankası politika faizi yüzde 8,25’e geriledi. Yüzde 35’e ulaşan piyasa faiz oranları yüzde 8’e geriledi. Daha da düşecek. Tüm dileğimiz yatırımcının bu ülkedeki yatırımlarını daha rahat yapabilmesidir. Devletimizin borçlanma faizlerinde de önemli indirimler sağladık. Yüzde 25’e yükselen iç borçlanma faiz oranını yüzde 9,72’ye, yüzde 7,50’yi aşan dış borçlanma faizini yüzde 4,45’e düşürdük. Ekonomik canlanma 2020’nin ilk aylarında devam etti. Ülkemiz, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ekonominin aksine yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,5 gibi yüksek bir büyüme performansı gösterdi. İKT’de, G-20 ülkeleri arasında en yüksek büyüme performansına, ikinci en yüksek büyüme performansına sahip ülke olduk. Ağustos 2018’de yaşadığımız saldırıların ardından küresel finans sisteminin bize dayatmaya çalıştığı yüksek faiz yaklaşımını hiçbir zaman kabul etmedik. Bir yandan döviz kuruna yönelik saldırılarla, bir yandan enflasyonun etkisiyle bir yandan kuru diğer yandan yüksek faizle mücadele edenlere ulaşmak istiyoruz, Türkiye üzerinden neredeyse haksız avantajla mücadele ettik. İş adamlarımız bu mücadele olmadan hayatta kalabilir mi? Tüm araçlarımızla kur saldırılarıyla boğuşmasaydık, enflasyonu yüzde 25’ten bugünkü seviyesine bu kadar çabuk getirebilir miydik? Türkiye ne zaman ortaya çıkacaksa küresel gündeme gelebilirse, ekonominin bir hesaplaşma ile harekete geçtiğinde toprak haklarıyla ilgili adımlar attığını görüyoruz. Türkiye ekonomisi, bu suni rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değil “dedi.

“Ekonomimizin direncini artıracak adımlar sayesinde ekonomimizi hızla toparladık”

“Biri sadece okuyor ama biz iş üretiyoruz, farkımız var” açıklamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılından bu yana elde ettiği tüm başarıların, Türkiye ekonomisinin yapısal dönüşüm sürecini geçirdiğini ve sağlık altyapısına yapılan yatırımlar sayesinde gerçekleştiğini söyledi. Erdoğan, “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde tespit edilen corona virüsü vaka sayısı 20 milyona yaklaştı. Konya Şehir Hastanesi açıldı. Konya’da da resmi açılışını yapacağız. Resmi olarak açmadık ama şimdi hasta kabulü başladı. Diğer şehirlerde şehir hastaneleri kurarak halkımızı çok daha güçlü bir altyapıya hazırlayacağız. Ülkemiz bir milyon kişiye düşen vaka sayısında 73., bir milyon kişiye düşen ölüm oranında ise 57. sırada yer almaktadır. Dünyada salgın sona erdiğinde Türkiye’de yaşanan bu dönüm, ülkeyi atlatmak için en az zararı olanlardan biri olacaktır. Salgın sadece insan hayatını tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda ciddi ekonomik sorunlar da yaratıyor. Küresel ekonomi, geçen yüzyıldaki en büyük kriziyle karşı karşıya. Salgın nedeniyle küresel tedarik zincirleri ve uluslararası ticaret kesintiye uğradı ve birçok tesiste üretim durdu veya yavaşladı. 2020’nin ilk yarısında dünya genelinde büyük üretim kayıpları, işsizlik oranlarında artış ve tüketim alışkanlıklarında değişiklikler yaşandı. Salgının travmatik etkisini daha iyi anlayan uluslararası kuruluşlar, küresel büyüme tahminlerini revize ettiler. IMF, 2020 için daralma beklentisini yüzde 3’ten yüzde 4,9’a çıkardı. İİT’de bu yılki daralma beklentisini yüzde 2,4’ten yüzde 7,6’ya güncelledi. Ekonomik veriler ve beklentiler ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere gibi büyük ekonomilerin bile salgının etkisiyle sarsıldığını ve çok ciddi ekonomik kayıplar yaşadığını gösteriyor. 2020’nin ikinci çeyreğinde ABD ekonomisi yıllık yüzde 32,9 oranında küçüldü ve euro bölgesi ekonomisi yıllık yüzde 15 küçüldü. Aynı dönemde Alman ekonomisi yüzde 11,7, İtalyan ekonomisi yüzde 17,3, Fransız ekonomisi yüzde 19 ve İspanyol ekonomisi yüzde 22,1 küçüldü. ABD’de işsizlik oranı tarım dışı istihdamda aylık 20 milyonun üzerinde düşüşle yüzde 15’e ulaştı. Bu gelişmeler karşısında ülkeler hem para hem de maliye politikaları ile ekonominin olumsuz seyrine müdahale ederek ekonomik gerilemeyi azaltmaya çalıştılar. Tüm destekleyici politikalara rağmen ekonomik toparlanmanın zaman alması bekleniyor. Elbette salgından kısa vadede Türkiye ekonomisi de olumsuz etkileniyor. Ancak aldığımız tedbirler, şoklarla mücadeledeki tecrübemiz, güçlü sağlık altyapımız ve ekonomimizin direncini artıracak adımlar sayesinde ekonomimizi hızla toparladık ”dedi.

“Salgın sonrası oluşan yeni dünya düzeninde Türkiye yeni bir başarı hikayesi yazacak”

Ekonomik göstergelerde ve beklentilerde beklenen iyileşmenin Mayıs ayında başladığını ve bunun Haziran ve Temmuz aylarında güçlendiğini belirten Erdoğan, “Salgının etkilerinin ortaya çıktığı Nisan ayından sonra Haziran ve Temmuz aylarının ilk göstergeleri toparlanma sinyalleri veriyor. ekonomide. Tüketici güven endeksi Nisan’daki 54,9’dan Temmuz’da 60,9’a yükseldi. Reel kesim güven endeksi Nisan’daki 62,3’ten Temmuz’da 99,4’e yükseldi. Ekonomi güven endeksi Nisan’daki 51,3’ten Temmuz’da 82,2’ye yükseldi. Satın alma yöneticileri endeksi Nisan’daki 33,4’ten Temmuz’da 56,9’a yükselerek Şubat 2011’den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Mevsimsellikten arındırılmış imalat sanayi kapasite kullanım oranı Nisan’daki 61,9’dan Temmuz’da 70,7’ye yükseldi. Mayıs ayında yeniden yükselen mevsimsellikten arındırılmış sektörel güven endeksleri Temmuz ayında yükselmeye devam etti. Haziran ayında otomobil üretimi Mayıs ayına göre yüzde 71,7, otomobil satışları ise yüzde 127,6 arttı. Otomobil satışlarındaki artış eğilimi Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 21,7 artarak devam etti. İhracat Nisan ayından sonra istikrarlı bir şekilde arttı ve Temmuz ayında 15 milyar dolar ile bu yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Bu on yılda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 66,2’den yüzde 84,5’e yükseldi. Önümüzdeki dönemde ihracattaki iyileşme sürecinin devam etmesi ve normalleşme süreci ile özellikle önemli sayıda turistin ülkemizi ziyaret etmesi ile bize olan güvenin daha da artacağına inanıyorum. Finansmana kolay erişim ve yakın zamanda sağladığımız uygun kredi imkanları sayesinde otomotiv konut satışları rekor düzeyde artış gösterdi. Kredi büyümesindeki hızlanmaya rağmen bankacılık sektörümüz güçlü sermaye yapısı, aktif kalitesi ve karlılık oranları ile oldukça sağlıklı bir görünüme sahip. Sektörün sermaye yeterlilik oranı yüzde 19,5 ile yasal asgari oran olan yüzde 8’in oldukça üzerindedir. Döviz açık kaynak kur riski bulunmayan takipteki krediler de sürdürülebilir seviyelerdedir. Türkiye ekonomisi artık tüketimi değil üretime ağırlık veren, ihracata yönelik yapısı ile ithalata bağımlı değil, küresel değer zincirine daha entegre ve daha fazla katma değer üreten bir modelle yoluna devam edecek. Salgın sonrası oluşan yeni dünya düzeninde Türkiye’nin eşsiz coğrafi konumu, lojistik ağ bağlantıları, üretim kapasitesi, insan kaynaklarının bilgi ve becerilerini kullanarak yeni bir başarı öyküsü yazacak. Son 2 yılda yaşanan zorlu koşullara rağmen güçlü ve sağlıklı bir ekonominin inşası için birçok yeni politika hayata geçirdik. “Küresel ekonominin önemli ölçüde daralmasının beklendiği bir ortamda, attığımız adımlar ve hayata geçirdiğimiz uygulamalarla ülkemize gelen yeni fırsatlardan yararlanmaya kararlıyız.”

Yorumlar (0)
Yorumlar E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi